ARADIĞINIZ TÜM BİLGİLER BURADA!!!
  Zahiri Mezhebi
 

Zahiri mezhebi bir İslam dini fıkıh (İslam hukuku) mezhebi.

Genel kabule göre kurucusu Davûd el-Isbehânî olan Zahiri mezhebi, fıkıh yani İslam hukukunun tek kaynağının nasslar, yani Kur'an ve Sünnet, olduğunu iddia eder ve hükümler üzerinde re'yin mümkün olmayacağını belirtmişlerdir. Bu mezheb tüm re'y çeşitlerine karşı çıkar; kıyas, istihsan, mesalih-i mürsele veya zerâyi' prensibini reddeder, delil olarak kabul etmez. Sadece nassı kabul eden Zahiri mezhebi hakkında nass bulunmayan konularda istishab denilen "mübah olmak" (ibahat-i asliye) prensibini uygular.

Zahiri mezhebinin kurucusunun Davud el-Isbehani olduğu kabul edilse de, mezhebin en büyük ve ünlü alimi İbn-u Hazm'dır. Davud İmam Şafiî'nin öğrencilerinden ders almış ve İmam Şafiî'den genel olarak oldukça etkilenmiştir. Bununla birlikte Zahiriliğin fıkhı ile Şafiîliğin fıkhı birbirinden oldukça farklıdır; Davud şeriatta re'yin söz konusu olmayacağının üstünde durmuştur. Davud dönemin hadise ağırlık veren özelliklerinden de yararlanarak mezhebini yaymaya çalışmış fakat mezhebinin birçok konudaki farklı görüşleri sebebiyle birçok muhalif edinmiştir. Zahiriliğin bu ilk yayılma döneminde aldığı tepkilerin temelinde Davud'un taklidi tamamen ve kesinlikle reddetmesidir. Herkesin içtihat etmesi fikrini doğuran bu görüş diğer birçok mezhep ve alimin görüşleriyle çelişir ve Zahiriliğin birçokları tarafından eleştirilmesine sebep olmuştur. Bununla birlikte Zahirilik yayılmaya devam etmiş, özellikle Hicri 3. ve 4. yüzyıllarda önemli bir yere gelmiştir; öyle ki Hanefilik, Şafiîlik ve Malikîlik'ten sonra 4. büyük fıkıh Sünnî mezhebi konumuna gelmiş, sonradan Hanbelîliğin yükselişi ve diğer başka sebeplerden ötürü bu konumunu kaybetmiştir[1]. Bundan sonra Doğu'da gücünü kaybeden Zahirilik Batı'da, Endülüs'de yükselişe geçmiş, bu yükselişin de en önemli faktörü ve ismi İbn-u Hazm olmuştur[2]. İbn-u Hazm da Zahiriliğin fıkıh görüşünde re'ye yer olmadığını belirtmiş, genel olarak fıkıhta re'yin yer almaması için Kur'an'dan çeşitli ayetleri (örneğin En'am Suresi 38. ayeti), bazı hadisleri ve sahabe sözlerini delil olarak ortaya atmıştır[3]. İbn-u Hazm Zahirilik açısından şeri delillerin dört çeşit olduğunu öne sürer: birincisi Kur'an, ikincisi sahih ve mütevatir hadisler, üçüncüsü icma ve dördüncüsü de sadece bir ihtimali olan delillerdir[4]. Dördüncü şeri delil türü olarak geçen delil kıyasa benzemekle birlikte kıyas değildir. Bu Zahiriliğin ve İbn-u Hazm'ın diğer birçok mezhep ve fakihten ayrıldıkları noktadır: diğerlerine göre dördüncü şeri delil kıyastır. Zaman zaman bu dördüncü şeri delil çeşidi kıyasa benzemekle eleştirilmiş veya yorumlanmışsa da bu Zahiriliğe göre söz konusu olamaz, nitekim İbn-u Hazm da bunu reddetmiştir[5]. Hakkında hiçbir nassın bulunmadığı hususlarda İbn-u Hazm tüm re'y çeşitlerini reddettiği için farklı bir yol seçer ve istishab ile ibahat-i asliyeyi, yani eşyanın aslda mübah oluşunu, temel alır. Buna göre hakkında nass bulunmayan bir durumda, karşıt bir nass ortaya çıkıncaya kadar, durum mübah olarak ele alınır. Zahiri mezhebi İbn-u Hazm'ın ölümünden sonra da öğrencileri ve kitapları sayesinde yayılma fırsatı bulmuş, gerek Endülüs gerekse de Doğu'da yayılmaya çalışmıştır, özellikle Muvahhidîler döneminde doruğuna ulaşmıştır

 
  Bugün 6559 ziyaretçikişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol